“Kuşak çatışması” terimi “ergenlik dönemi ile birlikte gencin kendi anne babasınınkinden farklı beğeniler, ilgi alanları, dünya görüşleri geliştirmeye başlaması ve bu nedenle de ailesi ile çatışmalar yaşaması” olgusunu genel olarak tanımlayan bir terimdir. Tarih boyunca gençler hep bir önceki kuşak tarafından otoriteye saygısız olmakla, kendini beğenmişlik ve değerbilmezlikle suçlanmışlardır. Bu yüzden de kuşak çatışması kavramı; toplumsal kurallara uymuş; değer yargıları netleşmiş orta kuşak ile onları eski kafalı bulan, geçmişe bağlı olmayıp geleceğe yönelen gençliğin hayata bakış açıları araındaki farklılığı anlatan bir terim olarak kabul edilmelidir.

Ergenler ile ana babalar arasında hayata bakış açısından farklılıklar olması doğaldır ve gereklidir. Ergen geleceğe hazırlanır; değişime odaklıdır. Onu gelecekteki dünya daha çok ilgilendirir ve bu dünyaya kendini hazırlamaktadır. Ergenlik yaşında çocuğu olan ana babalar ise  artık gelişimlerini tamamlamış, sorgulamayı bırakmış, geçmişin hesabının yapmakla meşguldurler Ergen ise kendi kimliğini oluşturma çabası içindeyken eskiden gelen herşeyi sorgulayarak kendine uygun yeni değer yargıları, hayat görüşü, gelecek beklentileri oluşturmak zorundadır. 

Ergenlik dönemine kadar çocuğu yönlendiren tümüyle ailedir. Çocukla ilgili kararlar aile tarafından alınır, düzenlemeler aile tarafından yapılır, çocuğun sorumluluğu tümüyle ailenin üzerindedir. Çoğunlukla çocuklar, anne babanın doğrularını, yanlışlarını, değer yargılarını sorgulamadan benimserler. Ergenlikle birlikte bir değişim ortaya çıkar. Bir yandan ergenden giderek artan biçimde kendi sorumluluklarını üstlenmesi, yaşamıyla ilgili planlar yapması beklenir, diğer yandan da aile, ergenin yaşamının merkezi olmaktan çıkmaya başlar. Ergen kimlik geliştirme sürecine girdiğinde bu yeni kimliğin anne ve babasından farklı özellikleri olması doğaldır.  Onun kendine göre farklı düşünceleri, duyguları, hayata bakışı, beklentileri olacaktır.  Bu yeni kimliği oluştururken anne babasından aldıklarının üstüne, çevresinden, akranlarından gördüğü farklılıkları da ekler.  Anne babası dışında rol modelleri benimser çünkü artık farklılaşmak, kendisini yeniden oluşturmak gereksinimi duymaktadır. Daha önce sorgulamadan kabul ettiği bir çok kavramı sorgulamaya, eleştirmeye başlar. Aileler bazen bu durumu şaşkınlıkla karşılarlar. Ergenin farklılaşması, onlara karşı fikirler üretebilmesi, kendi doğrularını bulma çabası bazı ailelerde huzursuzluk yaratabilir.

Ergende ortaya çıkan değişiklikler her ailede farklı karşılanır. Bazı aileler ergendeki yeni gelişmeleri alkışlarlar;  bazıları ise ergenin değişiminden huzursuzluk duyar; aileden uzaklaştığını düşünürler. Ailedeki katı düzenlemeleri değiştirmek, ergene açıklamak, ikna etmek uzun tartışmalar gerektirir. Ailenin katı ahlaki inançları, şüpheci bir ergen tarafından sorgulanabilir ve bu durum çatışmalara neden olabilir.  Ebeveynler ergenin bu karşı çıkıcı tarzını yadırgarlar, yaşam boyu böyle gideceği kaygısı yaşarlar. Ergen ve ebeveyn arasındaki çatışmalar genelde ergenin geliştirmeye çalıştığı kimlikle ilgilidir. Anne babalar çocuklarına aşırı özgürlük ve sorumluluk vermekten kaçınırlar çünkü gencin ilk kez karşılaştığı durumlarla başa çıkmakta zorlanacağından korkarlar. Ergenler ise sorumluluk isterler ama aynı zamanda çocukluktaki rahatlık ve sorumsuzluktan vazgeçmek istemezler. Bu nedenle ergen ebeveyn ilişkisinde her iki tarafta da sık sık kararsızlıklar yaşanır.

Gerçekte ergen yaş grubunu konu alan araştırmalar, çoğu ergenler ve ebeveynleri arasında zannedildiği gibi sürekli çatışma olmadığını göstermektedir. Ergenlerin yaklaşık dörtte üçü bu dönemi aile ile büyük çatışmalar yaşamadan atlatırlar. Yapılan çalışmalar çoğu ergenin en çok ebeveynlerine güvenmeye devam ettiğini, onların fikirlerine önem verdiğini göstermektedir. Çoğu ergen anne babasıyla ufak tartışmalar dışında sorun yaşamadığını bildirmiştir. Ancak yine de çoğu ergen anne babasını eski moda bulmakta ve aşırı kısıtlayıcı olduklarını düşünmektedir.

Ebeveynler ise bir yandan ergenin büyümesini, sorumluluk almasını, kendi ayaklarının üstünde durmasını desteklerken bir yandan da çocuklarının kendi başına ne kadar doğru karar vereceği konusunda güven duyamaz, kaygılanır ve eleştirel davranırlar. Ebeveynin eleştirileri ergenin karşı saldırıya geçmesi, aynı biçimde anne babasını eleştirmeye başlaması ile sonuçlanır. Çatışmalar genellikle bu şekilde büyür. Ergen kuralları sorgulamaya, anne babanın çelişkilerini yüzlerine vurmaya başladığında ebeveynler öfkelenip kırılırlar. Karşılıklı suçlamalar ve eleştirilerin dozu artar.  Bilişsel yetilerin gelişmesi ergenlerin dili daha etkili kullanmalarını sağlar. Dili daha incelikli kullanır, imalarda bulunurlar, alaycı konuşabilirler.

Ebeveynlerden gelen eleştiri ve suçlamalar,  ergenin de aynı biçimde anne babasını eleştirme ve suçlama alışkanlığı geliştirmesine neden olur.

Bazı ergenler, kendi kimliklerini ve özerkliklerini korumaya çalışırken, kendi beğenileri ve inançlarını olumlu bir şekilde savunacak becerilere ve kendine güvene sahip olmayabilirler. Bunun yerine bir olumsuz kimlik benimser. Kendine söylenen her şeyi reddederek kendi kişiliklerini ortaya koymaya çalışırlar.  Ebeveynlerinin davranışlarını giyimini, inançlarını küçümser, onları sıkıcı, aptalca, gibi tanımlarlar. Aynı zamanda kendi fikirlerini de ortaya koymakta isteksizdirler çünkü ebeveynler tarafından beğenilmeme ya da aşağılanmayı da göze alamazlar. Bu tavır karşısında ebeveynler de kendilerini saldırı altında hissederler ve saldırgan bir tepki ile karşılık verirler. Bu da ergenin benlik saygısını daha da azaltır ve savunucu tutumunu pekiştirir. Kendi konumunu netleştirmek yerine başkalarını eleştirme yolunu seçer. Bu süreç ergen ve ailenin geri kalanı arasında bir nefret duygusu gelişmesine neden olur. Olumlu davranışlar kırıcı bir şekilde reddedileceği korkusuyla ortaya konmamaya başlar. Sonu gelmez tartışmalar ortaya çıkar. Eğer ebeveynler ya da ergen yeterli tartışma becerisine sahip değilse tartışma büyür. Sinirlilik ve tartışmacılık altta yatan duygusal zorluğu gizler. Bu tür durumlar en sık çatışma ve suçlama alışkanlığı olan ailelerde raslanan durumlardır. Aile ilişkileri gergin ve sorunlu olduğunda, ebeveynlerin soğuk ilgisiz olduğu durumlarda daha sık görülür. Ancak sıradan bir ailede bu durum ortaya çıktığında genelde ebeveynler çocuklarının neden kavgacı, terbiyesiz uyumsuz bir tavır içine girdiğini anlamakta zorluk çekerler. Özel bir sorunu olduğunu düşünürler ki genelde de bu doğrudur. Bazen bu tavrın altında yatan depresyon ortaya çıkmaz. Ergen üzüntü ve kaygılarını böylece gizler çünkü bu zayıflığının göstergesi olacaktır ve ergenler genelde zayıf görünmek istemezler.

Bu durumlarda ebeveyn duygusal tepkiler vermek yerine sakin kalıp mantıksal bir tartışma yöntemi kullanırsa ergenin onu örnek alma olasılığı artır. Aşırı otoriter, alaycı ya da aşırı hoşgörülü tutumlar ise ilişkilerin bozulmasına neden olur. Ebeveynlerin görüşlerinin ciddiye alınmamasi, yaklaşımlarının toptan reddedilmesi ile sonuçlanır.

Araştırmalar  disiplinle ilgili, giyim kuşamla ilgili önemsiz tartışmalar dışında ergenler ve anne babaları arasında kuşak çatışması varlığını doğrulamamaktadır. Genelde temel değerler arasında fark yoktur. Ergenlerin çoğu ebeveynleri ile gurur duyar, evde zaman geçirmekten hoşlanır. Sosyal değerler konusunda aşırı çatışma yaşamazlar.  Önemli değer yargıları ve prensipler söz konusu olduğunda yine ebeveynlerinin yönlendirmesine gereksinim duyarlar ancak ilgi alanları, modalar, giyim kuşam boş zaman değerlendirme gibi gençlere ilişkin aktiviteler söz konusu olduğunda yaşıtlarından etkilenirler.  Sıcak, çocuk merkezli bir yaklaşım, aklı başında ve duyarlı bir bakış açısı ile ergenin görüş açısını anlamaya çalışmak, demokrat ve izin verici bir kontrol sahibi olmak;  hem disiplin konularında tutarlı olmak hem de kişi olarak iyi örnek olmak ailelerin bu dönemi kolayca atlatmasını sağlayacaktır.