İnsanlar yaşamları boyunca birbirini izleyen basamaklardan geçerek sürekli bir gelişim ve değişim yaşarlar. Bu yolculukta insandan insana farklılıklar da benzerlikler de vardır.  İnsan doğduğu andan itibaren  çevre ile sürekli bir etkileşim içerisindedir.  Beynimiz çevreden aldığı verilerle sürekli bir değişim içinde olan en önemli uyum organımızdır. Bu uyum organı  her an çevreden veri toplamamızı,  düşünmemizi, konuşmamızı, ilişki kurmamızı, duygulanmamızı, davranışlarımızı düzenlemeyi sağlar.  Bütün bu karmaşık düzenlemelerin temel amacı canlılığımızı ve neslimizi sürdürmeyi sağlamaktır.  Fiziksel olarak oldukça yetersiz olan insan yavrusu bu sayede yeryüzüne kök salmayı ve çevresi üzerinde hakimiyet kurmayı başarır. Bebek çocuğa, çocuk ergene, ergen erişkine dönüşürken geçilen yolu belirleyen faktörler;  bebeğin doğuştan getirdiği özelliklere ek olarak ona bakım veren çevrenin, içinde büyüdüğü toplumun özellikleridir.  Beynimiz dış dünyayı algılar, kaydeder ve  davranışlarımızın dış dünyaya uygun biçimde şekillenmesini sağlar.  Beynimiz ruhsal yapımızın yani uyum organımızın yerleşim yeridir. . İnsanın kendisiyle ya da çevresiyle uyumu ruhsal sorunlar nedeniyle bozulabildiği gibi uyumun bozulması da ruhsal acıya dolayısıyla ruhsal sorunlara neden olabilir.

İnsanın gelişim sürecindeki farklılıklar, uyum ve uyumsuzluklar, biyolojik ve çevresel etkenler bir bütün olarak ele alınmadan bireyi anlamak mümkün değildir. Yaşam boyu ruhsal gelişim sürecini ele alan bir yaklaşım geçmişin izlerini araştırırken bir yandan da kişinin şimdiki işlev düzeyine ve gelecekte dönüşeceği bireye odaklanır.  Bu süreçteki risk ve koruyucu faktörleri riskleri azaltmak ve koruyucu faktörleri arttırmak için neler yapılabileceğini araştırır.

Yaşam boyu ruh sağlığı yaklaşımı çerçevesinde birey her an değişim ve gelişim potansiyeli olan,  birbirinden farklı birçok özelliği aynı anda barındıran esnek bir sistem olarak görülür. Amaç bu sistemin kendisi ve çevresiyle uyumunu arttırmak, yaşamdan doyum almasını sağlamaktır.